tıp tarihi enstitüsü

1966 yılında, (bkz: tahsin tunalı) tarafından, kurucusu olan ord. prof. dr. ahmed süheyl ünver ve prof. dr. bedi nuri şehsüvaroğlu ile röportaj yapılmıştır.

türkiye'de, tarih ilmiyle ilgil, geniş imkanlı ve iyi kurulmuş müesseselerden biri de türk tıp tarihi enstitüsü'dür. enstitünün bir de türk tıp tarihi kurumu vardır. istanbul üniversitesi tıp fakültesi'ne bağlı olan bu müessese, şimdiye kadar pek çok kitap, dergi ve broşür yayınlamıştır. bunlar, yalnız tıp tarihi değil, türk sanat tarihinin çeşitli dalları üzerinde kaleme alınmış eserlerdir. enstitü, istanbul üniversitesi merkez binasının (eski harbiye nezareti) sol kanadında, birinci katta birçok salonu içine alıyor. önce enstitü'nün kurucusu olan değerli ilim adamı, sanatkar ve tarihçi ord. prof. dr. ahmed süheyl ünver'le konuşuyorum:

- kısaca biyografinizi anlatır mısınız?
- 1898'de istanbul'da doğdum. fakir büyüdüm. 1920'de 22 yaşımda doktor çıktım. büyük tıp bilginimiz rahmetli akıl muhtar bey, beni elimden tuttu. paris'e ihtisas yapmaya gönderdi ve üzerimden himayesini eksik etmedi. 1929'da asistan olarak istanbul üniversitesine intisab ettim. 1933'te üniversite ıslahatında doçent oldum ve tıp tarihi deontoloji kürsüsü'nü kurdum.

-affedersiniz, sözünüzü kestim. sizden önce üniversitelerimizde tıp tarihi okutulmaz mıydı?
- hayır, yalnız vakityle dr. galib ata bey, iki yıl tıp tarihi okutmuştur. yoksa böyle bir kürsü yoktu. şimdi tıp tarihi bir sömestrdir ve devam mecburidir. ne diyordum? 1939'da profesör ve 1954'te ordinaryüs oldum.

- sizden başka bu kürsüde kimler var?
- başta değerli arkadaşım prof. dr. bedi şehsüvaroğlu var. ben, tıp ve dişçilik fakülteleri'nde arkadaşım da eczacılık fakültesi'nde, bu dersi okutuyoruz. ayrıca doçent olmaya hazırlanan dr. sırrı akıncı ile dr. emine atabek ve birkaç asistanım var. bilhassa asistan ve sekreterim olan tülay tozanlı, gördüğünüz gibi bana çok yardımcı olmaktadır.

gerçekten tülay tozanlı, profesörün istediği herhangi bir dosya veya vesikayı, birkaç saniyede buluyor, hepsinin muhteviyatını biliyordu. süheyl ünver:

- bir de okutman (lektör) arkadaşımız var, diye sözlerine devam etti: ismail eren. kendisinin osmanlı tarihi üzerinde çok değerli incelemeleri vardır, okumuşsunuzdur. türk tıp tarihi kurumu'n da bir çok üyesi var. bunlardan emekli general nazmi çağan paşa, daima bizimle çalışır, prof. şehsüvaroğlu'nun eserlerinin listesini, güzel bir bibliyografya kitabı halinde yayınlamıştır.

- üye olduğunuz kurumlar hakkında bilgi de rica edebilir miyim?
- 18 türk ve yabancı ilmi kurumun üyesiyim. bu arada türk tarih kurumu'nu ve türk dil kurumu'nu, türkiye tıp akademisi'ni, milletlerarası tıp akademisi'ni ve nihayet benden başka ancak iki türk'ün, atatürk'ün ve said faik'in üye seçildikleri amerika'daki mark twain cemiyeti'ni sayabilirim. tarih kurumu'na, selçuk tababeti tarihi adlı kitabımdan dolayı 1940'ta üye seçildim.

- biraz da sanat cephenizden bahseder misiniz?
- yakın zamanlara kadar güzel sanatlar akademisi'nde türk minyatür ve tezyinat hocasıydım. şimdi aynı deri üniversitede veriyorum.

süheyl ünver'in, ressam, bilhassa çok değerli bir minyatürcü, tezyinatçı, tezhipçi ve hattat olduğunu burada kaydetmek lazımdır. türk pullarındaki tarihi resim ve motiflerini bir kısmını, o çizmiştir. avrupa'yı, yakın doğu'yu, birleşik devletler'i birçok defalar ziyaret etmiş olan süheyl ünver, dış ülkelerde de tanınan milletlerarası bir şahsiyet. avrupa ve amerika literatüründe adı sık sık geçiyor. büyük yabancı dergiler kendisiyle birçok röportaj yapmış. süheyl ünver'in diğer bir hususiyeti, yorulmak bilmez bir araştırıcı olması. pek değişik bahislerde sayısı yüze yaklaşan kitap ve risalenin müellifi. yazdığı makaleler binlerce.

- arşiviniz hakkında bilgi rica edebilir miyim? diye değerli bilgine son sorumu soruyorum.
- efendim, gördüğünüz arşiv, "ünver arşivi"dir. tamamen şahsi çalışma ve emeğimle toplanmıştır. bunların bir kısmını, kitaplarımla beraber ankara'da türk tarih kurumu'na hibe etmeye hazırlanıyorum. geri kalan kısmı, tıp tarihi enstitüsü'nde bir yadigarım olarak kalacak. milletten aldığım her şeyi milletime iade etmek istiyorum. arşivim ve kitaplarım, herkese açıktır. her isteyen, basit bir fiş imzalayarak burada çalışabilir. türkiye'de arşiv meselesi maalesef henüz ilkel durumdadır. bir milyon fişlik bir arşive acele ihtiyacımız vardır. böyle bir arşiv kurulacak olursa, araştırmacılar, son derece rahat çalışacaklardır. ben, böyle bir imkan yaratıldığı takdirde, bu arşivde fahriyen çalışmaya hazırım.

süheyl ünver, beni türk minyatür ve tezyinatı öğrettiği salona da götürdü. burada 20 kadar talebe çalışıyordu. bunların en ileri gideni ülker erke imiş. kendisiyle tanıştırdı ve bazı motif ve çalışmalarını doğan kardeş'in kartpostal olarak bastırdığını söyledi. ülker hanım'ın gördüğüm çalışmaları gerçekten nefisti.

pek nazik profesöre teşekkür ederek ayrıldım ve prof. dr. bedi nuri şehsüvaroğlu'nun çalıştığı salona girdim. biyografisi hakkında bilgi rica ettim.

- 1914'te istanbul'da doğdum, diye söze başladı prof. şehsüvaroğlu. 1939'da doktor çıktım. 1955'te, az kazançlı olduğu için kimsenin rağbet etmediği tıp tarihi kürsüsüne doçent oldum. 1962'de profesörlüğe yükseldim. 10'dan fazla yerli ve yabancı ilmi cemiyetin üyesiyim. ingilizce ve fransızca bilirim. ilk kitabım 1948'te çıktı. hicaz seyahatimi anlatır ve hac yolu adını taşır. sonradan bir düzine kadar kitap ve broşürle binden fazla makalem yayınlanmıştır. bir kitabımı da türk tarih kurumu bastırdı.

- sizin arşiviniz, süheyl bey'in arşivinden ayrı galiba?
- evet, benim arşivim "şehsüvaroğlu arşivi" diye damgalıdır ve bu gördüğünüz salondadır. ben de süheyl bey gibi bu arşivi şahsi gayretimle ortaya çıkardım. çocukluğumdan beri yazılı hiç bir kağıdı atmam. bu bakımdan, süheyl bey'le aynı burçta doğmuşuzdur ve beraber çalışmamız da bu benzerliğimiz yüzünden oldu.

prof. şehsüvaroğlu da, ensitü'nün diğer salonlarını ve müzelerini gezdirmek lütfunda bulundu. enstitü'nün görebildiğim salonları şöyle: süheyl ünver arşivi'nin bulunduğu iç içe iki salon, şehsüvaroğlu arşivi'nin bulunduğu uzun salon, türk tezyimat ve minyatür atelyesi, 2000 kadar yazmayı da içine alan ve bir çekme katı olan türk tarih müzesi, akıl muhtar özden ve neş'et ömer irdelp hocaların kütüphane ve eşyalarını ihtiva eden iki ayrı müze, nihayet teknofotografi merkezi. iki odası olan bu laboratuvarda, tarih mecmuası'nda birçok fotoğrafını yayınladığımız hasan ali göksoy ile ayhan pekşen çalışıyor. bu laboratuvar, idari olarak tıp tarihi enstitüsü'ne bağlı olmakla beraber, bütün istanbul üniversitesi için çalışıyor. türk tıp tarihi enstitüsü'nden çok memnun olarak ayrıldım.

röportaj: tahsin tunalı
hayat tarih mecmuası - sayı 6 - temmuz 1966
sayfa 12-13-14
https://arsivsozluk.com/d/31
Devamını okuyayım...
disco
0

toy story 2

sinecafe dergisinin nisan 2000'de yayımlanan ilk sayısında hakkında eleştiri yazılmıştır.

animasyon dünyasında büyük başarı yaratan toy story 2, disney'in aynı kategorideki aslan kral, Alaaddin gibi filmlerini geride bırakarak Amerika'da gösterime girdiği ilk hafta 80 milyon dolar, dört hafta içinde de 150 milyon dolar hasılat yaptı.

disney ve pixar şirketlerinin ortak yapımı toy story 2, orijinal filmin kaldığı yerden devam ediyor. bu kez mevsimlerden yaz, woody bir kovboy kampına gönderili. burada bir oyun odasında bozulan woody yanında tamir edilmeyi bekleyen kırık bir penguenle tozlu raflarda kaderine terkedilir. woody'nin pengueni kötü kişilere satılmaktan kurtarma çabaları ile başlayan macerası zalim oyuncakçı al'in eline düşmesi ve geçmişi ile ilgili bazı gerçekleri öğrenmesiyle devam eder.

bu sırada buzz ve arkadaşları da boş durmaz, woody'i andy'nin odasına geri göndermek için oyuncakçının yolunu tutarlar. burada onları sorun çıkarmak için bekleyen tur rehberi barby ve bir raf dolusu buzz light beklemektedir. zaten filmin büyük bir bölümü buzz'ın köklerini reddetmesi ve oyuncakların bozulup kırıldıkları zaman kendilerini bekleyen acı sonu farketmeleri üzerine kurulu.

ilk filmin başarısı üzerine daha önce gönüllü olmayan barbie bebeklerin üretici firması, yeni filmde efsane sarışınların rol almasına izin verdi. böylece toy story 2'de woody'i kurtarma operasyonuna barbie'ler de katılıyor.

geçtiğimiz yıl gösterime giren ve büyük ilgi toplayan a bug's life filminden de sevimli bir konuk oyuncu var; alman aksanı ile konuşan tırtılı, kötü kalpli oyuncakçı al'in dükkanında yaprak yerken görüyoruz.

filmin yönetmeni john lasseter ilk filminden farklı olarak bu kez oyuncakların ömrünün ne kadar kısa olduğuna değinmek istemiş. bu yüzden karakterlerin iç dünyalarını daha iyi yansıtmış. filmdeki birkaç şarkı da toy story 2'yi daha eğlenceli bir hale getirmiş.

sürpriz final

woody'nin geçmişinden eski dostları kovboy kız jessie, stinky pete ve sevimli tay bullseye bu devam filminin yeni kahramanları.

filmde buzz'ın azılı düşmanı imparator zurg'la mücadelesinden al'ın oyuncak çiftliğindeki raflara kadar her şey dört dörtlük. woody'nin tozlu raflara atılması ve kırık penguen ise filmin dokunaklı sahneleri.

toy story 2'yi belki de bu kadar başarılı yapan harcanan büyük çaba ve karakterlerin ruh halinin seyirciye çok iyi aktarılması. yönetmen lasseter ve Brannon birçok yenilik ve espri de ekleyerek, sürprizlerle dolu şaşırtıcı bir finalle filmi noktalıyorlar.

toy story 2'de, space odyssey 2001, Star Wars ve jurassic park'a dikkatli izleyicinin gözünden kaçmayacak göndermeler yapılıyor.

filmde, kovboy woody'ye ünlü aktör tom hanks, jessie'e Joan cusack, oyuncakçı al'a Wayne knight sesleri ile hayat veriyor. belki toy story 2 baba 2'nin en iyi devam filmi olarak tahtını sarsmayacak ama hayranlık ve şaşkınlıkla izleyeciğiniz bir animasyon klasiği olarak hatırlanacak.

keşke her devam filmi böyle olsa...

oyuncaklar geri döndü

1996'da bir kovboy bir astronot ve bir bilgisayar bir araya gelerek alışageldiğimiz çocuk filmlerini altüst edip küçüklerin dünyasına yeni bir renk getirdiler. dört yıl sonra teknolojinin en son olanakları ile çekilen devam filmi toy story 2'yi yönetmeni john lasseter'in ağzından dinleyelim.

esin kaynağı

oyuncakları seviyorum, büromda eski bir oyuncak koleksiyonum var. baştan aşağı her yer oyuncak. çocuklarım beni ziyarete geldiğinde onlarla oynuyorlar ama kıracaklar diye ödüm patlıyor. eskiden çok sinirlenirdim sonra düşününce farkına vardım ki, bir oyuncak pahalı ve antika olsa bile süs diye rafta durmak zorunda değil. oyuncaklar oynanmak içindir. eğer woody ender rastlanan antika bir oyuncak olsaydı ve bir oyuncak koleksiyoncusu tarafından bulunsaydı işte bu güzel bir hikaye olurdu.

her yere hareket

bu kez hikayeyi canlandırmak için filme daha çok hareket katmayı denedik. üç boyutlu bir animasyonla karşı karşıya olduğumuz için kameranın duruşu ve açıları bizim için çok önemliydi. sanırım gerçekten dinamik bir film yaratmayı başardık.

astımlı penguen

birinci filmin başlarında astımlı alık bir karakter yaratmıştık. penguenler her zaman komik ve acınası karakterler olduklarından biz de wheezy'yi yarattık. ama daha sonra olaylar başka türlü gelişince onu kullanmaktan vazgeçtik. bu filmde bol bol toz yutan bir karakterimiz vardı ve hepimizin aklına wheezy geldi.

jessie rol kesiyor!

toy story 2'nin hazırlığına başladığımızda hepimiz filmde güçlü bir kadın karakterin yer almasını istiyorduk. ve ortaya jessie çıktı. o, bir yandan enerjik ve canlı olması gerekirken diğer yandan duygusal olmalıydı. jessie ile hepimiz gurur duyuyoruz. onu hayata geçirmek çok eğlenceliydi. gerçekten çok iyi rol yapıyor!

eski köpeğe yeni imaj

köpek scud birinci filmde kısa tüylüyken bilgisayar hilesi ile bu filmde onu tüylerini uzatmaya karar verdik. bu teknoloji yeni olduğu için bu hileyi kullanmak istedik.

sinecafe dergisi - nisan 2000 - sayı:1
sayfa: 64-65-66-67-68
Devamını okuyayım...
disco
0

yonca evcimik

1993 yılında free dergisine röportaj vermiştir.

- yonca merhaba. bize yeni kasetinden söz eder misin?

kasetimin adı "kendine gel". kendine gel aynı zamanda kasetin açılış parçası ve izleyeceğiniz ilk klip. dinamik bir müzik, süper sözler. öncekine göre daha batı işi, daha pop. bizden motifler yine var ama o kadar ön planda değil.

- yapımcın şahin özer. peki müzik yönetmenin yine garo mafyan mı?

aslında başlangıçta garo da bizimleydi. ancak elinde, bizden önce aldığı işler olduğu için daha sonra çalışamadık. kaseti aykut gürel ile gerçekleştirdik.

- dansçı'da o sıralar black box'ın yeniden listelere soktuğu earth, wind & fire'ın ünlü klasiği "fantasy"i aysel gürel'in yazdığı sözlerle türkçe olarak seslendirmiştin.: yalancı bahar. bu çalışmanda da günün sevilen parçalarının türkçe yorumları olacak mı?

hayır. bu kasetimde tamamen türk besteci ve söz yazarları ile çalıştım. parçaların hepsi bu kaset için özel olarak hazırlandı.

- bize "kendine gel" i tanıtır mısın?

* kendine gel (haddini bil)
söz ve müzik: şehrazat

bizde single olmamasına rağmen buna ilk single'ım diyebilirim. bu kasetim için batılı anlamda çok profesyonelce çalıştık. kaset kapağında, poster'larda, bilboard'larda ve kendine gel'in kliplerinde hep görsel bir tutarlılık var. tam bir reklam anlayışı ile hazırladık. yani kaset kapağında, poster veya bilboardlar'da göreceğiniz tipleme ve imajlar klipte de yer alıyor.

* l.o.t.d. (trışkadan nağmeler)
söz: zeynep talu
müzik: aykut gürel

saksafon intro ile başlayan mükemmel bir parça. küçük şeyler yapıp da büyük işler yaptığını sananlar ve meydanı boş bulunca yüksek atanlar ile dalga geçiliyor. tiplemeleri klipte tek tek canlandırıyorum. (l.o.t.d.= laf olsun torba dolsun).

* henüz çok gencim
söz ve müzik: şehrazat

kasetin iddialı iki slow parçasından biri. altyapı pop, üstyapı bizden, yumuşak bir ney parçayı işliyor. köklü, derin bir ilişkiye hazır olmayan bir genç kızı anlatıyor. bu klip'te her zamankinden farklı giyindim; saks mavisi bir tualet ama tek kolu ve tek bacağı yırtık bu tualetin ve yırtıklardan file görünüyor, kolumda da bir döğme: ben efendi giyinirsem ancak bu kadar olur. arka planda öyküyü oynayan iki genç rol aldı. bunlardan biri karambol ve haberin olsun'un bestecisi ve söz yazarı mustafa sandal.

* çok alemsin
söz ve müzik: şehrazat

sözler alaturka görünse de tam bir techno "cut". parçadaki kanun ile güzel bir sentezi yakaladık, sanıyorum. klibini galata köprüsü'nde çektik (yeni köprü değil), bilgisayar harikası görüntülerle bezedik.

* haberin olsun
söz: mustafa sandal
müzik: mahmut tezcan

karambol ile birlikte kasetin en amerikalı parçası. curtis schwartz'ın düzenlediği parçanın klibi ise eski bir garajda çekildi. büyük bölümü siyah & beyaz olan klip finalinde yağmur sahnesi ile renkleniyor.

*karambol
söz ve müzik: mustafa sandal

hit olacağına inandığım diğer bir parçam. hem aşk ilişkilerindeki hem de yaşantımızdaki karambolleri anlatıyor. bağdat caddesi ve extcay'de çekilen klipte punk'lar, travestiler, yaşlılar, motosikletliler, şarapçılar oynadı.

* bırak ellerimi
söz: seden gürel
müzik: aykut gürel

batılı anlamda çalıştık demiştim ya işte bu bağlamda remix'lerde yapacağız. klibini remix'ine sakladığım bir çalışma bırak ellerimi.

* gözümle gördüm
söz ve müzik: şehrazat

meyve veren ağacı taşlıyorlar. kimileri "dansçı"da yok şarkı söylemeyi bilmiyor, yok yeteneksiz dediler. kasetimin diğer slow'u. teknik açıdan zor bir parça. bundan sonra konuşsunlar da görelim.

*in & out
söz: şehrazat
müzik: selçuk ve uğur başar

"in & out" "in" oldu biz de bunu işledik. klipte bu olguyu "maganda", "entel", "artiz (star)", "estetik meraklısı" ve "abone (yonca)" tiplemeleri ile ele aldık.

* durum kötü
söz ve müzik: adnan ergil

süper bir parça. durum kötü: bak millet çıktı aya, biz kaldık yaya! daha ne diyim.

- geçen yıl yırtık jean'ler, body'ler ve şortlar giymiş, iri gümüş takılar takmıştın. seni bu yıl nasıl göreceğiz?

bunun yanıtını kaset kapağımda göreceksiniz. body'im, zımbalı ipkinim, önünde ad yazan, test taktığım kepim ve daha da irileşmiş dişi sembolü kolyem boş tartışmalara neden olabilir. görüntümü 93'e uygun olarak değiştirdim: çocuksu fakat daha azgın. bütün sorumluluğu makyajda eti motola, saçlarda zeki doğrulu ve fotoğrafta taner yılmaz'a bıraktım.

- kostümlerini kim hazırlıyor? kostüm danışmanın var mı?

kostümlerimin tasarımı ve seçimi büyük ölçüde bana ait. örneğin kaset kapağı ve bilboard'dakiler. bir kısmını ise zeynep tunuslu ile birlikte hazırladık. ilk çalışmam çeşitli maddi sıkıntılarla gerçekleşmişti ve her istediğimi yapamamıştım. "kendine gel"de ise sevgili şahin özer'in de katkıları ile dört dörtlük bir sonuç elde ettik. sizler de beğeneceksiniz.

teşekkürler.

free dergisi - ocak 1993 - sayı: 1
sayfa: 20-21

https://arsivsozluk.com/d/17
Devamını okuyayım...
disco
0

oki okipage 8w lite

hakkında haziran 2000 tarihinde, chip dergisi'de aşağıdaki haber yayımlanmıştır.

8w lite ile hem ev hem de ofiste çalışabilirsiniz.

bu yazıcı, tek yönlü paralel bağlantılı olarak üretilmiş.

oki, hem modeli 8w lite'ı hem ev hem de ofis ortamında kullanılmak üzere tasarlayıp piyasaya sürdü. 8w lite oki yazıcıları, centronic standartlarında, tek yönlü paralel bağlantılı üretiliyor.

ayrıca usb bağlantısı macintosh ve windows sürücülerinde kullanım rahatlığı sağladığı için; pc, dizüstü bilgisayarlar ve macintosh ile bağlantı kolaylığı ve windows 98 ve mac os 8.1'e de uyum göstermek özelliklerine sahip. başlangıç düzeyindeki bu yazıcı, minimum maliyet, maksimum kalite arayan ev ve ofis ortamlarında kullanılabiliyor. dijital led kafası sayesinde 600x600 dpi çözünürlülük ve dakikada 8 sayfa çıkışı ile basit, çabuk ve kullanışlı bir yazıcı olma özelliği taşıyan oki 8w lite, 2mb standart hafızayla birlikte geliyor.

kompak parçalardan oluşması sebebiyle masa üstünde fazla yer kaplamayan 8w lite, kağıt kutusunda çeşitli ağırlık ve boylarda 100 sayfa, elle besleme bölümünde ise 30 sayfa tutabiliyor.

kaynak: chip dergisi - haziran 2000
issn: 1300-9419 - sayı: 200006 sayfa: 26
https://arsivsozluk.com/d/36
Devamını okuyayım...
disco
0

domain

(bkz: alan adı)
disco
0

süheyl ünver

kurucusu olduğu tıp tarihi enstitüsü için, temmuz 1966'da hayat tarih mecmuası'na röportaj vermiştir.

#23
disco
0

highland warriors

ocak 2003'te çıkmış, yayımcısı data becker, yapımcısı soft enterprises olan strateji türünde bilgisayar oyunudur. oyun hakkında 19 şubat 2003 tarihinde, murat şen tarafından trgamer sitesinde aşağıdaki inceleme yayımlanmıştır.

Braveheart filmini herkes hatırlar ve en az 2-3 kere izlemişlerdir. Ben kaç kere izledim bilmiyorum ama yakın zamanda DivX versiyonunu indirdim ve arşivime kattım. Biraz geç kaldığımı biliyorum ama yine de geç oldu, güç olmadı. william wallace, İskoçya için özgürlüğün kazanılması adına çok büyük işler yapmış bir adamdır. Bu adamdan da ben dahil çoğu kişi etkilenmiştir. Hayatını bu yolda feda eden bir kişiden kim olsa etkilenir. Braveheart için bir oyun yapılmıştı bir süre önce, ama fazla başarılı olamamıştı. Grafikleri iyiydi ama çok abartı bir sistem ihtiyacı ve garip hataları yüzünden fazla tutulmamıştı. Soft Enterprises adında bir firma, Highland Warriors adında bir RTS piyasaya sürdü. İşte William Wallace'ı da içinde barındıdan İskoçya tarihi konusu için yapılmış kapsamlı ve kaliteli denebilecek oyun da, doğmuş oldu.

Oyun İskoçya'da, ilk başlarda kurulan kavimlerden başlıyor ve William Wallace'ı da içinde barındırarak en son özgürlük savaşına kadar sürüyor. Oldukça büyük bir tarihi kapsayan oyun, gerçekten de üzerinde çok uğraşılmış ve övgüyü hakeden bir yapım. İskoçya tarihi ve gerçek olaylara dayandığından da birçok oyuncu için daha bir cezbedici oluyor.

Oyun bize o zamanları neredeyse gerçekten yaşatacak gibi oluyor. Oyunu ilk kurduğunuzda, daha çalan müziklerden bunu hissedebiliyorsunuz. Bölüm aralarında giren video görüntüler o tarihler hakkında bize bilgi vermekte. Ayrıca, yazılı ve seslendirme olarak verilen bilgiler de tarihsel belge niteliğindeler. Bu yüzden de işin içindeki gerçekçilik sizi oyundan asla koparmıyor. Daha uzun oynama, daha fazla şeyler öğrenmek hissi uyandırıyor. Ben oyunun karşısında tahminimden daha fazla zaman geçirdim. Normalde bu tarz ders benzeri oyunları sevmem ama bu oyunda bu tür kaka şeyler öyle güzel harmanlanmış ki, gerçekten size birşeyler öğretildiğinin farkına bile varamıyorsunuz. Bir bakmışsınız oyunu bitirmişsiniz ve İskoç tarihi hakkında herşeyi öğrenmişsiniz. Oyunda kullanılan binalar, silahlar, birimler, o zamanlar hakkında yapılan çalışmalardan uyarlanmışlar. Ortam oldukça zengin. Hayvanlar, kadınlar etrafta dolaşmaktalar. Ağaçlar sallanmakta, askerler çevrede dolanmaktalar. Kendilerine özgü British aksanı da oyuna iyi aktarılmış.

Yiyecek, altın, ore, taş ve odun başlıca kaynaklarımızı oluşturmakta. Oyunda genel anlamda bildiğimiz strateji öğeleri mevcut. Bu kaynakları toplayıp ordumuzu kurmamız ve düşmanı altetmemiz gerekmekte. Genelde hep benzer tarz görevler alıyoruz. Görevler doğal olarak gittikçe zorlaşmaktalar.

Fakat oyundaki yapay zeka gerçekten de yerlerden sürünüyor. Buraya kadar hep iyi şeylerden bahsetmiş olmama rağmen ne yazık ki oyunu burada rezil etmekten başka bir seçeneğim yok. Oyun aşırı derecede zor veya aşırı derecede kolay olabiliyor. Bu an meselesi. Bazen bir asker yığını hemen ölebilirken bazen duvar gibi asla yara bile almayabiliyorlar. Hep aynı noktana aynı tür ve sayıda asker geliyor. Düşman sahasında yer alan madenleri kullanırken düşman asla size engel olmak istemiyor. Hatta birlikte aynı ormanı baltalarken bile hiç sesini çıkartmıyorlar. Bir askerin önünde savaş çıksa bile o öylece dikilip kavgayı izliyor. Bunlar bir RTS oyununu öldürmek için yeterli hatalar. Olmaması gerekirdi. Bu yapımcı firmanın (Alman) RTS türünde acemi olmasından kaynaklanıyor sanırım. Bazı yerlerden aldığım bilgiye göre, bu firma gerçekten de bu türde oldukça acemiymiş. Bu oyundaki ölümcül hatalarıyla da bunu kanıtlamış oldular. Bravo vallaha.

Oyundaki hatalar sadece yapay zeka ile sınırlı değil. Bir kere arayüz oldukça karışık tasarlanmış. Grupladığınız askerler ne yazık ki bir yerde gösterilmiyor. Bu da kalabalık ortamlarda kafa karışıklığı anlamına gelmekte. Birimler arası denge düzgün kurulmamış. Okçular diğer kısa mesafeli birimlere göre abartı güçlüler. Hafif kalabalık bir okçu sürüsü ile yapamayacağınız iş yok. Adamlarınızı bir yere tıkladığınız zaman, bu yer biraz uzaksa, gruptan ayrılan ahmaklarla uğraşmanız gerekiyor. Gruptan ayrılanlar yüzünden diğer elemanlar da saçmalamaya ve diğer kaybolan elemanı beklemeye başlıyorlar. Siz uzakta bir savaşla ilgilenirken, kaşla göz arasında herşey birbirine girmiş oluyor. Siz de saçınızı ve başınızı yolmuş oluyorsunuz. Allahtan ben saçlarımı kestirdim de böyle bir derdim yok :P

Oyundaki grafikler aslında iyi gibiler ama hataları var. Bir kere çevre grafikleri hayli başarılı olmuş. Karakter modellemesi de RTS oyunları için fazlasıyla iyi. Ama nedense oyun çok iyi makinelerde bile yavaşlamalar yapıyor. Bu da iyi optimize edilmemesinden kaynaklanıyor sanırım. Oyundaki detayları düşürdüğünüz zaman da bazı takılmalar yaşıyorsunuz. Bu olursa, şimdiden uyarayım, hatayı sürücülerinizden veya ekran kartınızdan bulmayın. Oyunda herşey 3D olduğundan, kamerayı istediğiniz gibi çevirebiliyorsunuz. İnanılmaz olan, kameranın sorunsuz çalışması. Sadece bazen isteklerinize 1-2 saniye geç cevap verebiliyor. O kadar kusur, kadı kızında da olur :)

Oyunun seslerine gelince, bir kere müzikler başarılılar. Buna diyecek lafım yok. Ama seslendirmeler öyle değil. Yazının başında karakterlerin o zamanki dili kullandıklarını söylemiştim. Ama bunu öyle berbat yapmışlar ki anlatamam. Aslında karakterlerin söyledikleri biraz daha çeşitli olsaydı iyi olabilirdi ama bir askerden oyun boyunca aynı kelimeyi duymak, inanın insanı çıldırtıyor.

Kısaca oyun kendinden bekleneni veremiyor. İyi bir oyunmuş gibi başladığım yazının sonunda oyunu nasıl batırdım gördünüz. Demek ki yazılarda ilk paragrafı okuyarak hemen oyun hakkında fikir alıp kapatmayın. Hiç beklemediğiniz şeyler olabilir :) Sağ gösterip sol vururum ben bazen. Bu oyunu alın desem bir türlü almayın desem bir türlü. Aslında bundan başka alınacak bir dolu RTS oyunu var dersem yalan olur. Yeni birşeyler çıkana kadar sizleri oyalayacak dersem, bu sefer de oyun sizi deli edecek siz de gelip bana laf edeceksiniz. En iyisi siz bu oyundan uzak durun da hem siz hem de ben rahat edeyim. Evet evet...

trgamer
murat şen - 19.02.2003
https://arsivsozluk.com/d/54
Devamını okuyayım...
disco
0

hi toro

amiga projesi için kurulmuş olan abd merkezli şirketin adıdır.

25 milyon dolar karşılığında, tüm ekibiyle ve ar-ge'si ile birlikte commodore firmasına satılmıştır.

kaynak: #36
disco
0

fifa 2001

Futbol severlerin ve oyuncuların sabırsızlıkla beklediği oyun, bu yazı hazırlanırken piyasaya henüz sunulmamıştı ama gördüğümüz ekran görüntüleri ve edindiğimiz derin bilgiler beklentilerimizi bir kat daha artırmıştı.

motion capture yönteminin sağladığı avantajla “realistik” kelimesinin hakkını veren oyun yıllardır taşıdığı “1 numara” damgasını boşuna yemediğini son versiyonuyla ispatlamaya hazırlanıyor. electronic arts’ın Kanada stüdyolarında geliştirilen oyun için bu sene yine Amerikan Futbol Ligi “MLS” oyuna sponsor oldu. Zaten oyunu Internet’te herhangi bir sitede aramaya kalktığınızda FIFA 2001 Major League Soccer ismi karşınıza çıkıyor. Oyunda yine 3D oyuncu modellemeleri, gol sonrası sevinç gösterileri ve maç başlangıç görüntüleri var. Her sene olduğu gibi top saklama tekniklerinde bir değişime gidilmiş. Bu sene artık Ctrl ya da Alt tuşlarında bastığımız zaman geçen yıllardaki hareketler yerine değişik varyasyonlar seyredeceğiz. Tabi top sizde olmadığı zamanlardaki taktiklerde de bir değişime gidildiği gelen duyumlar arasında. Ama tam olarak bir şey söylemek için oyunun piyasaya çıkmasını bekliyoruz. Oyunda bu yıl en dikkat çekici değişimlerden biri de artık maç sırasında yan hakemleri de görebilecek olmamız. Daha önceleri orta hakem hegomanyasındaki oyunun böylece daha adil bir oynanış sunması bekleniyor. Bariz ofsaytlardan yediğimiz goller daha dün gibi aklımızda. Yan hakemlerin oyunun yapay zekasına bir katkı yapıp yapmayacağını ise oyun piyasaya çıkmasıyla anlayabileceğiz. Umarız yan hakemlerin katkısı sadece grafik çeşitlemesi olarak kalmaz ve oyunlar daha zevkli bir hale gelir.

Kımılda Biraz

Bir 3D model çizersiniz. Modelin eklemlerini, hareket edebilir hale getirirsiniz. Fakat, gerçek insanın yürüyüşündeki ahengi, akıcılığı ve “insanlığı” gerçek insanları kullanmadan o modele veremezsiniz. Eğer modeli kendi tasarladığınız hareketlerle hareketlendirmeye kalkarsanız insan görünüşlü bir robot tasarlamış olursunuz.

Motion capture tekniği çizilen modellere gerçekçi hareketler kazandırmak için kullanılan bir yöntem. Bu yöntemde hareketleri kaydedilecek insanın üzerine bilgisayara bağlı vericiler bağlanıyor. Aynı anda 3D yazılım da çalıştırılıyor ve üzerinde vericiler bağlanan insanın hareketleri gerçek zamanlı olarak modele aktarılıyor ve hareketlendirilmiş bu 3D modeller kaydediliyor.

ea sports’un FIFA serisinde ilk olarak fifa 97’de kullanılan motion capture tekniği, futbolcuların hareketlerine, serinin önceki oyunlarındakilere göre bariz bir gerçekçilik hissi katmıştı. (bkz: fifa 98)’de futbolcuların sevinme, üzülme ve hakeme itiraz etme görüntüleri için de yine motion capture tekniğinden faydalanıldı. fifa 99’da hem hareket sayısı arttırılmıştı hem de futbolcuların ağız hareketleri konuşma, sevinme ve üzülme esnasında değişiyordu. Yine motion capture ile kaydedilen bu hareketlere fifa 2000’de pek çok yenileri eklendi. Mesela artık futbolcuların surat mimikleri vardı ve gol atan bir futbolcunun yüzünden sevincini, yere düşürülen başka bir tanesinin yüzünden acısını, kırmızı kart gören bir diğerinin yüzünden de sinirini anlayabiliyordunuz.

FIFA 2001’de Neler Var?

Fifa 2001’de surat modelleri ve üzerinde özellikle durulmuş ve mimiklerde dudak uçuklatan bir gerçekçilik sağlanmış. Artık Hagi gerçekten Hagi gibi; hasan şaş ise zenci değil. Bunun yanında, motion capture kayıtlarında aralarında dünyaca ünlü, lothar matthaus, Hidetoshi Nakata, Paul Scholes, Thierry Henry, Edgar Davids, Gaizka Mandieta, Shimon Gershom’un da bulunduğu pek çok futbolcu kullanıldı. Profesyonel futbolcuların hareketleri kendisini oynanışta da şüphesiz belli edecek. Kafa toplarında kambura yatma, çalımlarda ayağa sert girme gibi “şık” ofansif hareketlerin karşılığında rakipleriniz de yine aynı şekilde “şık” bir biçimde acı çekecekler.

Geçen yıla göre değişmeyen noktalara da kısaca bir göz atalım. İlk olarak bu sene FIFA’nın herhangi bir kural değişikliğine gitmemesinden dolayı oyunda kural olarak değişen bir şey yok. Yine geçen yıllarda olduğu gibi oyun modları da aynı. multiplayer desteğinde ise bir artırıma gidilmemiş yine. Aynı anda LAN üzerinden 4 kişi oynayabileceğiniz bir network oyun modu mevcut. Ayrıca 8 kişiye kadar da aynı bilgisayar üzerinden farklı takımlar seçerek oyun oynama ve turnuva düzenleme şansınız da var. Oyun Hagi ile tanıtımı gerçekleştirdikten sonra piyasayı uzun süre meşgul edeceğe benziyor. Eğer siz de oynayanların böbürlenmelerinie aldırış etmek istemiyorsanız oynamamazlık etmeyin, acele edin.

oğuzhan özdemiralp burak beder
gamepro Dergisi – Kasım 2000 – 13. Sayı – ISSN: 1302-5651 Yaysat No: 2000011
Sayfa: 24

https://arsivsozluk.com/d/20
Devamını okuyayım...
disco
0

oyuncak hikayesi 2

(bkz: toy story 2)
disco
0